1839 yılında Fotovoltaik
etki keşfedilmiş olmasına rağmen ilk pratik çalışma 1950’li yıllarda
gerçekleştirilmiştir. Fotovoltaik enerji ilk olarak uzaydaki uydular için
geliştirilmişlerdir. Geleneksel piller, yakıt hücreleri ve nükleer enerji o
zamanın koşulları için uygun olmadığından kısa bir zaman sonra depolanan enerji
kullanılmaya başlanmış, daha sonra yüksek verimli silikon güneş pillerinin
geliştirilmesi ile birlikte fotovoltaik enerji en iyi çözüm olarak karşımıza
çıkmıştır.
Avantajları gayet açıktır;
· Hiç bir parçasının bakıma ihtiyacı yoktur.
· Hiçbir atık üretimi söz konusu değil (yanıcı gazlar, artıklar,vb)
· Sonsuz enerji kaynağı (güneş)
Fotovoltaik cihazların çalışması, mekanik hareketli parçalara gerek
kalmadan, yarı iletken materyallerin güneşin radyasyon enerjisini elektrik
enerjisine dönüştürmesi (özel uygulamalar ile) esasına dayanır. Bugün hemen
hemen sadece silisyum yarı iletken malzeme olarak kullanılmaktadır.
Bir fotovoltaik tesisin temel bileşeni fotovoltaik hücredir, standart
koşullarda (25°C sıcaklık, 1000 W/m2 radyasyon gücü) 156 x 156 mm mono hücre
3-5 W arasında güç üretebilir.
Standart koşullarda çalışan bir fotovoltaik cihazın güç çıkışına pik güç
(Wp) denir. Hücrelerin birbirlerine monte edilmesiyle fotovoltaik modül elde
edilir.
Fotovoltaik hücrelerin ana malzemesi silisyumdur. Silisyum oksijenden sonra
dünya üzerindeki en yaygın elementtir. Doğada saf halde bulunmaz, diğer
elementler ile bileşikler halinde bulunur.
Ancak fotovoltaik bir hücrenin üretimi için saf halde silisyuma ihtiyaç
duyulmaktadır; saf silisyumun elde edilmesi çok zorlu ve pahalı bir süreçtir.
Alternatif yöntemlerden biri; silisyumu, ekstra saf silisyum çubuklarından,
cilalanmış ve asitle işlenmiş çok ince diskler kesilerek elde edilebilir.
Fotovoltaik teknolojisi, özellikle Türkiye gibi güneş enerjisi potansiyeli
380 milyar kWh/yıl olan, bol güneş alan ülkelerde gelecek vadeden uzun dönemli
ve büyük ölçekli, yenilenebilir enerji üretimi sunan bir teknolojidir.
Fotovoltaik enerjinin ana amacı ve güçlü noktası solar enerjiyi, “sürekli”
bir üretim döngüsüne bağlı olan ve günlük doruk noktalarını karşılamada zorluk
yaşayan geleneksel üretim yöntemlerine ilave yapmak veya alternatif yapmaktır.
Eğer Türkiye’de santral kurabileceğimiz uygun alanlarda çalışabilirsek,
kuracağımız tesislerle Türkiye’nin enerji ihtiyacının%45’ini karşılayabiliriz.